7 Ocak 2012 Cumartesi

Öğle Paydosu

Yine kendinden geçmiş bir sonbahar sabahı. Baharın etkisinden çıkmış, gözlere hitap ediyor artık kahverengi, turuncu görünüşleriyle yapraklar. Gelen rüzgar, alıyor beğendiğini içlerinden. Daha koyu renkli olanlar toprağa sarılıyor. Bağlanıyor, seviyor ve çürüyor.
Tutunduğu ağaçlar bitap düşmüş yağan yağmura, kara karşı durmaktan, gururundan.
Güneş bir önceki günden daha solgun bugün. Yarın daha da koyu. Öbür gün mat!
Puslu pencerem yağmur izleri taşıyor geçen senelerden. Silinmeye muhtaç. İlk açışım bu perdeyi. İlk toplayışım. Annemin dizdirdiği kornişlerden geriye kalan tek şey örümcek ağları artık. Bakıyorum da gerçekten muhtaçlar gün yüzü görmeye.
 ...
Sonbaharın gelişiyle saçmalayan gökyüzünün mavi rengi, yerini siyaha, karanlığa bırakıyor. Saat daha 13:00 iken hem de! Yanıltıcı! Tezat! Hangi günün ertesinde kavuşacak peki göz bebeklerim sarpa sarmış güneşin kokusuna?
Hüzün sahipliği midir ki bu? Evet! Kıymetini iyi bilir mantığım, yalnızlığın ve umudun.
 ...
Menteşe kenarlarından çatlamış duvarlarım, depremden öte kıyameti anlatıyor feri gitmiş solgun gözlerime. İki parmak boyunda sızan beti kaçık güneş ışığı, inadına o çatlakların arasına giriyor. Sesleniyor boyası dökülmüş, yorgun, üzgün duvarlarıma…
Daha az önce içtiğim suyun bardağı, üç ayrı yerden çatlıyor şimdi. Sehpanın üzerindeki çerçeveler, küllüğüm ve sigaralığım bir bir düşüyor fakirhanemin sudan kalkmış parkelerine.
Gecemden kalan kadehler hala sevişmekte masada. Utanmadan. Gözümün içine baka bak.
Dudak izleri sarılmış birbirlerine, bağlanmış dökmüşler içindekileri. Şarabı!
Odamın üzerindeki basık ışığın altından akıp giden, sigaramın ruhsuz dumanı, bir nehri belki taşkını anlatıyor duvardaki kadranı bozuk saatime.
Yaprak uçları yanmış, saman kağıdından bozma romanlarım pek bir sitemkar bakıyor halime.
Darılmış haliyle, kitaplığın, evinin çöküşüne. Aldatılışına!

06.01.2012
Saat:13:07
7 Dakika ve Öncesi