1 Nisan 2012 Pazar

Kasım



Avuçlarına damlayan
Gözyaşı değil, özgürlük melodileri aslında.
Aralarından süzülen ise telvesi kurtuluşumun,
Yitip gidenler hayatımdan. Kararanlar,suçlananlar,yalanlar...
...
Yüzü fakir saman kağıtlarım senin artık.
Düşüncelerinden ziyade mazim.
İşte bu da silgim.
Aldanışlarım.
...
Her Kasım gibi yine buhranlarda mantığım.
Sereserpe uzanmış ruhum.
Zamana satıyor suskunluklarını.
Tam sıyrılacakken benliğimden, ölümün güzelliğinden,
Aşk denen ışık seslendi. Bağırdı hatta.
Esirgemedi sillesini, vurdu entrikalarıma.


Utanmadan seyretti gözbebeklerim uğradığı taaruzu.
Hoşlandı vesselam. Sarsıldı, uyandı.
Cevap verdi mantığım.
Lal kesildi, ama oldu halime bilinçaltım ve diyaframım.
'Çıt'yok.
...
Künyenin soğukluğu kapladı içimi.
...
Daha fazla dayanamadan da ex oldu yakarışları aklımın,
Gayriihtiyari vereceği cevapları.


Sonra uyandı ruhum. Doğruldu yerinden.
Ana avrat sövdü zamana. Aldı neyi var neyi yok geriye.
Düzeltti üstünü başını ve cevap verdi.
Heycanlıydı sinir uçları.
Refleksleri kaslarını geriyordu.
Sıtma varii titremeleri de verdiği cevabı kanıtlıyordu.
Biyolojik olarak hasta olmuş, aşktan öte bir yangının içine düşmüştü.
Ruhum dimdik bedenime isyan ediyor, verilen soruya
mükellef bir cevap vermeyi borç sayıyordu.
Bu tezatlık furyası dönerken alemimde,
Bir yeni nida daha ekliyor aşk,
İki beyin lobuma da.
Gelen titreşimler yer edinemiyor egoizmin beşiğinde.
Tam aksi istikamete, kalbime geri dönüşüm sağlıyor,
Vitamin eyliyor kendini.
Sertleşmiş aort damarımdan zamanla şah'a.
...
Sorarsa şayet aşk şimdilerde,
Gözümü bile kırpmam, vururum zincirlere mantığımı. 
Dönerim Kasım'a.
Yaprakların kuruduğu, aşkın bedene büründüğü zamana!
Toprak kokusunun bu denli tatlı geldiği,
Rüzgarın anlamsızlaştığı ana!


31.03.2012
16:10
46