1 Ekim 2011 Cumartesi

Güzel Değildir Rüzgar

Vurur beklemediğin anda suratına
Ne yağmura benzer ne de kara.
Bir nevi giyotindir. Son isteğini bile sormaz.
Keskin bir sesi vardır.
Çeliğe benzemez.
Somuttur fakat görünmez.

Rüzgarın ortasında durgun bir yaprak gibi asi!
Bir çok ağaç devrilirken, koparken evinden, toprağından
O yaprak bir demir gibi sabit duruyor.
Aslında bırakabilir boşluğa kendini, yıpratabilir sonsuza dek benliğini.
Ama sonunda bir damla su bile göremeyeceğinden sımsıkı tutunur ağacına
Bırakmaz annesini, bırakamaz!

Çünkü rüzgarolur da ters eserse geleceği yer yine orasıdır. Evi!
Gururludur yaprak, öyle somut birşeyin diretmesiyle gelmez oyunlar.
Bir oyun oynanacaksa, ilk kendi kurar oyunu ve ses çıkarmadan da bırakır kendini boşluğa.
Zaman, mekan hiç önemli değil onun için. Yeter ki kendi olsun. Yeter ki kaçmasın ruhu ellerinden.
Ki; kaçarsa vay haline mantığının ve ardından parçalanan damarlarının.
Velev ki bıraktı kendini rüzgara, velev ki tuttu ali cengiz oyunları.
Sonrası yok mu bunun?
Yok! Karanlıktan başka bir şey yok. Sahipsizlik, yalnızlık, mantıksızlık, duygusuzluk, muhtaçlık.
Neye? Bir damla su ve bir demet güneşe!

Hayır! O yaprak kopmayacak ve o yaprak annesi yaşlansa bile hep ona bağlı kalacak.
“sonuna kadar” derler ya..işte öyle.
Ne muhtaç olacak kıraç topraklara ne de yağmur bekleyecek!

23/9/2011
22:06
234

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder