7 Mart 2013 Perşembe

Öylece Gitti Kitapsız, Yolunu Sikeyim





Sonbaharın demi henüz çökmüş, tava geliyordu huzuru.  Çocukken evde kuzenimle oynadığım saklambaç sırasında burnuma vuran fesleğen kokusu, şimdi tütüyordu, hatta kırıyordu burnumun direğini.

Sızım sızım sızlıyordu. Aslında biraz da utanıyorum çocukluğumdan. Biraz daha garip bir his. Sanki dönmek istemiyorum geçmişime. O koku hasta ettiyse demek ki…


Kasvet çöktü yine; hatıralarım sardı dört bir yanımı. Zımbalandım yatağa. İzin de vermiyor soyka kurtulayım da çakayım iki tane ağzına.

Kapatıyorum gözlerimi. Risk alıyorum inadına.

Yeni hatıralar edinip, ilerde hayıflanacağımı bile bile. Ladese.

Neyse ki rahat bıraktılar, yepyeni bir rüyanın içinde, sanki son sigarammış gibi hiç bitmesin istiyor, uygun zamanı kolluyormuşum gibi. Kolluyordum.

Rüya mı, gerçek mi acaba bu gördüklerim? İtiraf ediyorum, kendimi tokatlayıp denemek de istemedim açıkçası. Niye yapsaydım ki? İnsan hiç kendi mutluluğunu kıskanır mı?

Uyanmadım belli bir vakit. Rüyanın içinde salınıp durdum.

Bitmesin diye sımsıkı kapadım gözlerimi. Olağanüstü hal ilan edilen mezradaki esnaf kepenkleri gibi. Öylesine sert ve aksi teklif edilemeyecek.

Bulutların üzerinde olan hangimizdi şu an? Yoo yoo, hayır, bu bir rüya değil. Gerçek bunlar.

Her şey, şu an elini tutmam, gözlerinin içine bakarken kaybolup yeni bir rüyaya dalmam, yüz kaslarının gerilip tebessüm yaratması, sarılırken ölmem… Hayır rüya değil ki; karşımdasın. 

Dur ulan, son sigaramı yakayım bakalım. Şimdi anlarız gerçek olup olmadığını.

Az şekerli türk kahvesinin yanında içtiğim gibi, akşam yemeğinden sonra ateşlediğim gibi haz veriyor.

İlginç. Gerçek sanırım. Rüya değil.


Evet gerçek.

Hatta o kadar gerçek ki; giderken yüzüme bakıp teşekkür etmen gibi. ‘İyi ki;’ diye başlayan doğru saydıkların gibi.

Şimdi benden uyanmamı bekliyorsun.

Hem de hiçbir kuvvet kullanmadan, dürtmeden, bağırmadan.

Kasvet bastırdı yine olağan gücüyle, bileklerimden bastırıyor yine yatağa, kabus bu. Bu rüya değil.

Ne bir melek var ortada, ne de bir huzur.

Sanki ölümmüş gibi. Simyahmış gibi. 'Yazık' gibi...


Sıçradım tüm hücrelerimle hafif gıcırdayan yatağımdan, yanı başımdaki suyu içtim bir nefeste.

Ellerimi dizlerimde birleştirip düşünmeye başladım.

Olsun ulan, olsun amına koyayım. 


Al. Uyandım şimdi.


Ben uyandığımda o ne yanı başımdaydı, ne de odamın boyadan yoksun tavanında.

Köşedeki kartonpiyerin hafif çatlağı gülümsüyordu sanki.

'Gitti' diyordu.

 Evet, gitti.


Öylece gitti kitapsız, yolunu sikeyim.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder