15 Eylül 2013 Pazar

hadi iyi geceler. mutlu uyan.

hoşgeldin.
biliyorum biliyorum, gideceksin. çay suyu koymuştum, kaynamıştır.
otur şöyle. lütfen rahat ol. ben demleyip geleyim çayı.
nasıldı yollar? rahat gelebildin mi? yorulmuşsun sanki,
baksana gözlerin kapanıyor.
yatağını hazırladım ben, bak bu odada yatacaksın.
dilersen buraya da açabilirim. nasıl istersen. bak benim odamda burası,
korkacak falan olursan uyku tutmazsa uyandır, sakın çekinme.
hoşuma gider hatta sabahlamak. epey oldu sabahlamayalı.
hadi iyi geceler. mutlu uyan.
...
noldu? ah pardon giyinip geliyorum. bişeyin yok ya? iyisin değil mi?
yine mi migrenin? saat de epey olmuş. uyutmadı değil mi? ne iyi gelir onu da bilmiyorum ki.
masaj yapmamı ister misin şakaklarına? yapmayayım peki.
kahve suyu koyuyorum o halde, belki anlattıkça dağılır, ne bileyim
sıkıntın vardır, ondan baş ağrısı yapıyordur belki.
saçmalama, seve seve dinlerim seni. ne zaman geri çevirdim ki.
bekle az, geliyorum şimdi.
daha büyük bardağa koyarsam tadı gider diye, çay bardağına koydum.
çok özür dilerim ama zevkine sıçayım ya, çay bardağında türk kahvesi mi içilir?
tamam tamam. afiyet olsun.
battaniye ister misin? camı aralayalım biraz, bak yağmur yağıyor.
toprak kokar şimdi mis gibi. sever misin toprak kokusunu?
ben bayılırım, yaşamayı hatırlatıyor her seferinde.
yağmur da yağsa, kar da yağsa, güneşten kuruyup çatlasa da tutunuyor ve
bi şekilde başka canlılara yuva oluyor. imreniyor insan.
ne yaptın istanbul işini? temelli gelecek misin, karar verebildin mi?
bence de, yaşanılmaz orada. yani tabii ki yaşanılır ailene, arkadaşlarına haksızlık
etmek istemem affet ama sadece sana göre değil orası.
ben mi? ben yeni çıktım işten. çıkarıldım daha doğrusu. bilmem, sevmediler sanırım beni.
zaten beni kimse sevmedi. sevselerdi gitmezlerdi.
yo yoo biliyorum senin gitmen gerek, o yüzden gideceksin, ben onu kastetmedim,
yani tamamen gitmek, sesini bile duyamayacak olmaktan bahsediyorum.
söz vermiştin hem sen, gitmeyeceksin ki. hiç hemde.
yahu ben seni severken ölmekten bahsediyorum, sen beni öldürmekle tehdit ediyorsun.
manyak mısın ulan? hee. doğru.
evet.
gerçekten unutabilir misin beni?
ben unutamam sanırım. yani 5 yaşında yediğim tokatı hatırlıyorum mesela,
bu ölüm tehdidini hiç unutamam gibi geliyor.
unutmam ben. adım gibi eminim.
su getireyim ben, kahven bitmiş. kapatmamı ister misin camı? peki, başın daha çok ağrımasın sonra?
sahiden geçti mi ağrısı? çok sevindim.
al bakalım suyunu, afiyet olsun.
baksana az, unuturum diyorsun ya. mesela kardeşini unutabilir misin?
anneni? babanı? arkadaşını? dostunu? sevgilini?
peki hiç görmediğin ama şimdi saydıklarımın hepsi olan birini?
sen dedin bana bunların hepsini, benim için kardeş, abi, anne, baba, sevgili, arkadaş oldun dedin.
beni inkar edecek kadar sevmek için kocaman bi yürek gerek bence.
haksızlık etmek istemem ama ben seni senin bu saydıklarından öte allah gibi severken,
senin beni unutup sevmeme ihtimalin, bi çocuğun seninle bir daha konuşmamakla tehdit etmesi gibi bişey.
ben seni senden öte seviyorum.
ve sen beni sevmezsen, benim seni sevmemden ziyade, benim varoluşuma sebep olursun. yoklukla sınama beni.
...
yok artık, kahvaltı hazırlamış.
ayıp oldu iyi mi..
ne ara uyandın da kahvaltı hazırladın?
BANYODA MISIN? banyoda sanırım.
NASILDI GECEN? RAHAT UYUDUN MU? HEY, KİME DİYORUM?
bu ne lan? kendi fotoğrafı.
arkasında ne yazıyor öyle?
"iyi geceler, kendine iyi bak"
sende. sende iyi bak. ama biliyorum bakmayacaksın ve ben yine oturup kendi kendime camı açıp kahvemi elime alacağım, yine oturup kendi kendime konuşacağım ve yine hasta olacağım. olsun.

günün aydınlığında ne güzel de karanlıkla, siyahla, kabusla sınıyorsun beni..
olsun, ben böyle sevdim zaten seni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder